0

Rabbimin en büyük nimeti; İman

Merhaba dostlar, yaşanmış gerçek bir anımı yazmak istedim. Görevimiz sebebiyle sürekli gençlerle çalışıyor, gençlerle yaşıyoruz adeta. Haliyle yüzlerce gencin derdi, tasası ile hem hal oluyoruz. Kah onlar bizi yoruyor, kah biz yoruluyoruz. Ama birlikte yoğruluyoruz şu hayatta.

Son olarak son zamanların modası olan ‘ateizm’ bataklığına düşmüş bir genç kardeşimle tanıştım. Aslında kendisinin ateizimle yakından uzaktan alakası yok ama düşmüş işte ‘ateizm’ bataklığına, en azından “ben ateistim” diyecek kadar düşmüş diyelim.

Kendisiyle bir ortamda kısa bir sohbet etme fırsatı bulduk hamd olsun. Konu açıldı. Kendisine “şimdi sana göre bu kainatta bir yaratıcı, düzen koyucu” yok mu dedim? O Kardeşimde “karışık o işler” minvalinde bir sürü açıklama yaptı. Olmadığına o kadar inandırmıştı ki kendisini, tüm tezleri yokluk üzerineydi.

Kendisine sordum, “şimdi kardeşim, şu içinde bulunduğumuz bu bina, buraya tesadüfen gelmiş olabilir mi? Tuğlalar kendi arasında tesadüfen üst üste gelmiş burayı mı oluşturmuştur. Ya da şu lambalar şuraya kendiliğinden mi gelmiştir? Hayır gelmemiştir, önce bir insan hayal etmiş ‘şuraya şöyle şu büyüklükte, şu şekilde bir bina güzel yapılır’ demiş. Mühendisini bulmuş, ustasını bulmuş ortaya böyle bir eser çıkarmış. Peki ya bu kadar basit bir eserin bile bir sahibi, planlayıcısı varken, uçsuz bucaksız bu evrenin nasıl bir sahibi, planlayıcısı olmaz? Mesela güneş demiş midir ki ‘ben bu sabah doğmayacam’, ‘şu şehrin üzerinden yavaş geçeyim,’ yağmur ‘ben bu sene yağmayacam’ demiş midir? Elbet diyemez… demez.. çünkü yaratıcı tüm kainatı ilmek ilmek kodlamış, soluk bir yaprağın ağacın dalından ayrılışı bile bir hikmete bağlıdır.” Şeklinde uzunca muhabbet ettik.

Pür dikkat dinliyor, söylemlerimi çürütmenin planlamasını yapıyordu.

Ezanı sordum kendisine! Ezan, sesi sende neyi anımsatıyor deyince. Bir şey ifade etmediğini söyledi. Sıkılmasından da endişe etmiyor değildim, bir an önce sohbeti bitirmeliydim. Ezanın anlamını kendisine ifade ettikten sonra “Allah en büyüktür, Ben şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur, Hz. Muhammed (SAV) O’nun elçisidir. Haydin namaza, Haydin felaha, Allah en büyüktür ve Allah’tan başka ilah yoktur…”

Son olarak etkilendiğini, iliklerine kadar sarsıldığını hissetmiştim. Gerisi dua ve nasip işiydi.

İkindi vakti geçmek üzereydi, dedim ki O’na “şimdi kardeşim buradan çıkıp eve giderken ilk okunan ezanı iyi dinle, bu anlamları kafanda bir hayal et. Ve kaldır kafanı bak gökyüzüne, Allah’ın rahmet nazarını orada göreceksin, hissedeceksin” demiştim…

….

Günler sonra “Selamun Aleyküm” diyerek geldi. Yüzünde bir tebessüm vardı. Farklı bir mutluluk ve ferahlık vardı, bir gariplik olduğunu hissettim. Konuşmak istediğini farkettim ama konuya nasıl gireceğini bilemiyordu. Bir şekilde sordum “ne yaptın kardeşim o konuyu?” deyince

“O iş tamam abi dedi”

O kadar çok sevinmiştim ki anlatamam, “hayırlı olsun kardeşim, nasıl tamam oldu? “ diye sorunca

O kardeşim; “Abi, seninle konuştuktan sonra çok düşündüm, eve giderken yol boyu söylediklerini, konuştuklarımızı düşündüm. O kadar çok düşündüm ki kafam yanacak gibi oldu. Ve ‘kaldır kafanı gökyüzüne bak’ sözün aklıma geldi, kaldırım kafamı gökyüzüne bakınca bulutlarda o işareti gördüm “el ile onaylamak anlamında başparmağın tamam işaretini gördüm (?)… o an karar verdim. Ve ferahladım… ” Dedi.

Bizlere nimet veren, iman ile rızıklandıran Alemlerin Rabbine hamd olsun.