Aslında sürekli Allah ile irtibat hâlindeyiz. Bir insan, İslam’ı kabul ettiği andan itibaren Allah ile iletişim kanallarını açmış olur. Bunun en belirgin örneği, dua ile ezan arasındaki ilişkidir. Ezan, Allah’ın kula çağrısıdır; dua ise kulun Allah’a çağrısıdır.
Dünyanın her yerinde 24 saat kesintisiz okunan bu çağrı, yani ezan; Rabbimizin kullarını huzuruna, kendisiyle iletişime geçmeye davetidir. Kim bu çağrıya kulak verirse, Allah ile iletişim kurmuş olur. Dua ise, kulun özellikle başı sıkıştığında ellerini açarak Rabbine yönelmesidir.
Peki, Allah ile iletişimimiz nasıl?
Tek yönlü mü, çift yönlü mü?
Günde beş kez Rabbimiz bizimle iletişime geçiyor. Peki, biz Rabbimizle iletişime geçiyor muyuz? Yoksa O’nun çağrısına kulak vermeden yalnızca kendi taleplerimizi mi dile getiriyoruz?
Bugün ezan çağrısına kulak vermek, çağrının gerekliliği olan namazı kılmak; “Rabbim, ben Seninle iletişimdeyim ve öyle kalmak istiyorum.” demektir.
İnsan olarak düz mantıkla bakarsak, dualarımıza olan beklentimiz; Rabbimizin çağrısına gösterdiğimiz ilgi kadar olmalı.
Rabbimiz öyle büyük, öyle merhametli, öyle rahmet sahibidir ki biz O’nun çağrısına çoğu zaman kulak vermezken, O bizim birçok duamıza karşılık verir. O ne kadar merhametliyse, biz de o kadar aciziz ve nankörlük etme eğiliminde oluruz.
Rabbimiz ile dua-ezan iletişimini çift yönlü yapalım. Çağrılara kulak verelim, dua hattını açık tutalım.
Zira çalacak başka kapımız yok.
Son Yorumlar