“Bu sözlerinden dolayı Allah onları altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlerle mukâfatlandırdı. İyilik yapanların mükâfatı işte budur!”

Maide Suresi 85. ayet

Gözlerinizi kapatın’ demek isterdim ama kapatmayın, okuduğunuz her şeyi bir hayal edin..

Hazır mısın? Sonu hakikat olan bir yolculuğa çıkıyoruz..

..

O gün gelmiş, hesaplar alınmış ve emir verilmiş “Vedḣulî cennetî ve Gir Cennetime..(Fecr-30)”

Cennetin ilk gününde, artık ibadet yok, sorumluluklar yok. Altlarından ırmaklar akan, her türlü güzellikle donatılmış cennetin tam da içerisindeyiz. Allah bizden razı olmuş, etrafımızdaki herkes cennetlik, cennetin tam da içerisinde, dünyada çekilen tüm çileler sona ermiş..

Sabah namazında buluştuğumuz o arkadaşımız yanımızda, hatta bize günün birinde iyilik yapan amcamız hemen karşıda. Senin iyilik yaptığın, hakkını helal ettiğin o kardeşinde az ileride. Ne kadar güzel bir gün. Sevdiğin herkes yanında..  

Ne kadar da iyi etmişiz değil mi dünyada ibadetlerimize dikkat etmekle, güzel düşünmekle, samimi olmakla. O sıcak yaz günlerinde tuttuğumuz oruçlar, soğuk kış sabahlarında buz gibi su ile aldığımız abdestler, sosyal medyada geçirdiğimiz zamanlarda namaza dikkat etmemiz, sosyal medya beğenilerimize dikkat etmemiz bizi buralara getirdi. Denize attığımız tüm iyilikler, unuttuğumuz tüm kötülükler, güler yüzümüz, tebessümümüz ne kadar çok işimize yaradı. Samimiyetle yaptığımız işler ne kadar da çok önemliymiş. Sahi hesap gününde Allah bizim ne kadarda çok günahımızı kapatmış. Merak edip sorduğumuzda “Siz de dünyada bir kardeşinizin günahını kapatmıştınız” demişti melekler. Elhamdullillah, iyi ki Allah’ın dediklerine uymuşuz, dünya hayatı ne de kısa sürdü değil mi? Hiçbir şey anlamadık., çabucak geçti vakit…

ve şimdi cennetteyiz, Rabbimizin bize ikram ettiği o güzel yerdeyiz. Düşündüğümüzden çok daha güzel değil mi? Bir kere dünya var olduğu günden beri iman edip salih amel işleyen tüm müslümanlar burada. Hz Adem babamızdan tutunda, Peygamber Efendimiz Hz Muhammed SAV’e kadar herkes burada. Sahi Efendimiz biz buraya girmeden O’nun sancağının altında toplandık. Ne kalabalıktı değil mi? Ne kadar güzelmiş O’nun ümmeti olmak.

Şimdi sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra ellerimizi tutup bir tura çıkalım mı, ne dersin? Cennet ırmağının kenarı boyunca ilerleyelim. Yol boyu göreceklerimizi düşündükçe heyecandan duramıyorum.

Şu ileri de oturup çay içenler dedemiz Fatih Sultan Mehmet Han değil mi hocası Akşemsettin ile oturuyor. Hani şu Ayasofya’da birlikte namaz kılarken anmıştık adını, ‘O’nun hakkıydı Ayasofya’ diyorduk. Gel bir sohbet edelim, İstanbul için teşekkür edelim, çaylarını içelim.. 

Cennette vakit sıkıntısı yok, akşam da olmuyor, ne güzel öyle yaz-kış olayı da yok, ideal bir ortam.. 

Yolculuğumuza devam edelim. Heyecanımız giderek artıyor.. Dünyada aramızda hep sahabeleri konuşuyorduk. Seninle hepsini çok merak ediyorduk. Hatırlıyor musun Kudüs’ün fatihi Ömer’i çok merak ediyorduk? Hani şu İslam’ı kabul etmemek için Peygamberimize hesap sormaya gelen ve orada müslüman olan. Sahi Hz. Ali’de buralarda mı acaba? Hepsini görmek için sabırsızlanıyoruz değil mi? Ellerimizi sımsıkı tuttuk cennet ırmağı boyunca ilerliyoruz, mis kokuyor etraf. Gel şurada bir şerbet içelim, öyle çeşmeye falan gerek yok akan şerbetten avucumuzla içelim bir ferahlayalım. Sahi hiç bir dünya nimetine benzemiyor değil mi?

Şu etrafımızda koşan çocuklar Filistinli çocuklar olsa gerek, ne kadar da çok çocuk var. Birinin yanına gidelim alnından öpelim mi ne dersin? Hiç birinde yara izi kalmamış. Dünyada onlar için elimizden bir şey gelmemişti ama onlar için seher vaktinde çok dua ediyorduk. 

Hani bir Ramazan ayı sahur vaktinde yine saldırı altındaydı Kudüs, onlar için birlikte ağlamıştık. Döktüğümüz gözyaşları belki onlara bir şey yapmadı ama bugün bizim burada el ele olmamıza sebep oldu. Dünya’da “Kudüs’ün bir kıble davası” olduğunu insanlara anlatmakta ne kadarda zorlanıyorduk hatırladın mı? İşte o Kudüs’ün çocukları burada koşuyor, oynuyor ve artık onlara kimse zarar veremiyor. Sahi onlara zarar verenler şimdi nerede? Hani çok güçlülerdi, Hani onlara itaat etmek gerekiyordu. Onların dediği oluyordu. Biz dünyada iyi ki “Allah’a güvenmişiz, ipine sımsıkı sarılmışız” Bak şimdi onların esamesi okunmuyor burada. Hadi hadi, düşelim yollara daha göreceğimiz çok kişi var. Kalbimiz pır pır atıyor.

Cennetin ilk günündeyiz, herkesi görmek için sabırsızlanıyoruz. Çok kalabalık ama ilginç bir ferahlık var, yani yormuyor kalabalık, çok büyük, devasa bir yer. Yürüyoruz ama yorulmuyoruz..

Hadi durma durma, yürü..

Aa ileri de ki Hz Mevlana, Yunus Emre değil mi? Bize sevmeyi öğreten isimler, dünyada ne de çok sözlerini okuyup paylaştık. Sahi dünyada sosyal medyalar vardı, oradakilerin bir çoğunu göremiyorum burada, kaç kere uyardık beğendiğiniz her beğeni şahitlik, onaylamak anlamına gelir, sosyal medya sanal olsa da hesabı gerçek olacak, sorumluyuz sorumluyuz dedik dinleyenler burada, ama dinlemeyenler ortalıkta yok… Neyse hadi selam verelim o güzel insanlara, biraz dizlerinin dibinde oturalım. Sahi aşkı biz onlardan öğrenmiştik değil mi? Farklı zamanlarda yaşasak da duygularımız aynıydı. Hatta okurken ‘bu biz değil miydik’ falan diyorduk. Aman Allah’ım okuduklarımızdan daha güzel ve samimi değiller mi?

Çok heyecanlıyım sabırsızlanıyorum En Sevgili’yi görmek için..

Artık kavuşmamız lazım, Liva-ülHamd sancağının altında beraberdik ama o bizi göremedi, biz O’nu görmeliyiz. Nerede acaba? Tabi biz O’nun makamına çıkamayız ama o bizim yanımıza gelir, görürüz inşallah. Sahi burada şehitlerin makamı da ayrı, bir ara oraya da gidelim mi, ama yine beraber, el ele olur mu?

Haydi yoruldun mu diye sormayacağım çünkü yorulmak, acıkmak yok burada. Evet o yorulmalar dünyada kaldı. Ne günlerdi o günler, insanların basit tripleri, yorulmaları, Elhamdülillah. Sabır bize yakışır diyorduk hep yakıştı çok şükür. Bizi biri üzdüğünde Bırak dünya onların, ahiret bizim olsun’ diyorduk. Sabır ve namaz, getirdi bizi bugünlere. Sahi o seher vakitleri var ya, iyi ki her sabah onlara uyanmışız. Cennetin anahtarı, namazmış gerçekten. Çok şükür gayretlerimiz ve Rabbimize güvenimiz bizi burada kavuşturdu.

Yahu beni hep lafa tutuyorsun. Yürüyelim artık…

Ve ilerde çok kalabalık bir nur topu var. Ne çok uzak, ne çok yakın.. Hadi oraya gidelim. Evet evet Peygamber Efendimiz ve ailesi orada olmalı, çünkü her yerden farklı orası. Sahi şu ileride ki Hz. Hamza değil mi heybetinden tanıdım. Cennette de yeğenini yalnız bırakmıyor. Hz. Ömer olmalı şu adamda. Hz Fatıma annemiz tüm naifliği ile şu hanımefendi olmalı. Çok heyecanlıyız değil mi? Kalbimiz duracak gibi. Haydi biraz hızlı yürüyelim, ama ellerimizi bırakmak yok. Dünyada sabrettiğimiz her güne sonsuz şükürler olsun.

Girdik o alana, En sevgilimiz, efendimiz, sevdamızın ilham kaynağı Peygamberimiz Hz. Muhammed SAV’in mekanındayız. Herkes çok mutlu, Efendimiz’de çok mutlu, ümmetini cennetinde görmekten, bizi yanında görmekten çok mutlu. Haydi Efendimizin dizinin dibinde oturalım. Ve Efendimiz ile göz göz geldik. Bize “hoş geldiniz kardeşlerim..” deyince nefesimiz durdu, gözlerimiz mutluluktan yaşardı. Heyecandan ellerimizi nereye koyacağımızı bilemedik ve sımsıkı sarılmak istedik. Sarılabilirsiniz deyince sımsıkı sarıldık “biz seni çok özledik Efendim” deyince O’da bize “Ben de sizi görmeyi çok özledim kardeşlerim.. Bizi buluşturan Allah’a hamd olsun. Bundan sonra sonsuza dek buradayız, birlikteyiz” dedi. Aman Allah’ım hep kitaplardan okuduğumuz, namazlarda dua ettiğimiz, sünnetine sımsıkı sarıldığımız görmeden sevdiğimiz, Efendimiz SAV’in huzurundayız ve birlikteyiz. Rüya gibi, hayal gibi..

Yolun ucunda biri bizi davet ediyor farkında mısın? Kim acaba? Üzerinde garip mahzunluk var ama çok huzurlu. Hadi ellerimizi tutup davete gidelim. Yaklaştıkça heyecanlanıyor ama tanıyamıyorduk. Biz gider gitmez sarıldı bize. Kim olduğunu sorunca biraz mahzun bir ses tonuyla  “Ben Kudüs’üm, Mescid-i Aksa’yım” deyince başladık ağlamaya.. ‘Dünyada Müslümanların beni yalnız bıraktığı Kudüs’üm’ dedi. ‘Ama siz, siz beni yalnız bırakmadınız, hep anlattınız, anladınız. Evet benim koruyucum Allah’tı, O korudu beni ama Müslümanların sessizliği beni çok üzdü.’ dedi. Sımsıkı sarıldık, “benim için geceler boyu ağladığınıza, üzüldüğünüze ben şahidim” dedi. Aman Allah’ım ne güzel bir an değil mi? Dünya da yaptığımız her şey karşımıza çıkıyor. Kıldığımız namazlar, aldığımız dualar yol boyunca bize eşlik etti.

Ne çok çile çektik vuslata ermek için. Dünyada ne çok aralıktan geçtik değil mi, hastalıklar, sıkıntılar, borçlar, imtihanlar. Ama bizi birbirimize bağlayan sevdamız oldu, bizi bugünlere getiren Rabbimize vuslat hayalimiz oldu. Hatırlıyor musun biz Rabbimize çok güvenmiştik, hatta bazen dalga bile geçiyorlardı “burası dünya, birazda dünyaya önem vermek lazım..” diye

Ve bugün “var bir hayalimiz” dediğimiz cennetteyiz.. Hatırlıyor musun bizim derdimiz cehennem korkusu ya da cennete girmek değildi. Biz, ‘Allah bizden razı olsun yeter’ diyorduk. “Allah senden razı olsun” gibi duaları ne de çok önemsiyorduk. O duaları aldığımız an bir gün razı olacağına hep inanmıştık. Kur’an ile hep beraberdik. Ne güzel kitapmış değil mi? Kimse okumuyordu maalesef, okumayanlar burada yok şimdi. Rahman Suresinin ferahlığını hatırlıyor musun? Çok severdik dinlemeyi. “Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz” ayetini her duyduğumuzda “Elhamdülillah” diyorduk. Hele bir gün en zor zamanımıza Vakıa Suresi yetişmişti, bu ortamı anlatıyordu değil mi? Amel defterinin sağdan verileceği umudunu bağlamıştık Rabbimize. En önemlisi Allah bizden gerçekten razı oldu..

Ben Kudüs’te Miraç olayı öncesinde Efendimiz SAV’in namaz kıldırdığı her bir peygamberi görmeyi de çok istiyorum. Hepsini yine birlikte gezelim mi? Sahi dünya da iken birlikte yapılacak aktivitelere “Allah’ın rızasını kazanmak?” diye bir şey yazmıştık. O’na da tik atar mısın?

..

Bu hayalin gerçek olacağı güne kadar, Allah’ın rızasını kazanmak için gayret ederek durmadan, yılmadan, yorulmadan aşk ile çalışmak duasıyla..