1

Çocukluğumun çocukluğunu arıyorum !

Geçenlerde evimin balkonuna çıktım, ağız tadıyla bir ikindi çayı içiyordum. O vakitte içilen çay o kadar güzel oluyor ki anlatamam. İnsanın bütün yorgunluğunu alıyor doğrusu. Hele o güneşin batışında bağrışan, oynayan çocuklar olsa, onların seslerini duymak insanı çocukluğuna götürüyor insanı…Ama şöyle bir çevreye gözattığımda hiç de sokaklarda oynayan çocuklara rastlayamıyoruz.

Bizim çocukluğumuz da biz okuldan çıktıktan sonra güneşin batışına kadar, maç oynar, bisikler sürerdik, kızlar kapılarının önünde ip atlar, evcilik oynarlardı.Akşam olunca eve yorgunluktan ölü gibi düşer ve kendiliğimizden uykuya dalardık. Yine sabaha en güzel şekilde uyanır ve okuldan sonra oynayacağımız oyunların planlarını yapardık.

Ama şimdi…

Aah ahh ! nerede o güzel çocukluk günleri, artık çocuklarımız bile çocukluğunu yaşayamıyor. Şimdiki çocuklar 6. sınıftan başlayarak üniversiteye kadar dersaneler, özel dersler falan bunlarla ilgilendiriliyorlar. “İleride büyük bir adam olmak istiyorsan şimdiden çok çalışmalısın yavrum..” , ” Bak Emre abin doktor olmuş.” “Bak Feyza ablan mühendis olmuş ” gibi kıyaslamalarla daha bisiklet sürme, ip atlama çağındaki çocuklarımızı 6 sınıftan itibaren yetiştiriyorlar. Bu çocukarımızın şu anda en büyük kuracağı hayal yarın okuldan sonra kiminle maç yapacakları, hangi arkadaşıyla ip atlayacaklarıdır.

Şimdi çocuklarımız aynı mahallede ki arkadaşıyla sadece test sonuçlarını konuşuyor, “ben senden yüksek puan aldım”,”benim dersanem daha güzel eğitim veriyormuş”  gibi sözleri kendi aralarında konuşuyor. Onları yarış atı haline getirdik. Çocuklarımız gündüz okula, akşam etüd merkezlerine, hafta sonları iste dersanelere gidiyor malesef.

Bırakın çocuklar çocukluğunu yaşasın. Buradan tüm annelere babalara sesleniyorum. Lütfen çocuklarımızı robotlaştırmayalım. Bırakın onlar doğalarında ki doğallığı yaşasın. Eve pis gelsinler, üzeri yırtık gelsinler, kavga etmiş olsunlar ama ne olursa olsun doğal olsunlar. Görün bakın o çocuğu daha güzel günler bekliyor olacak.