0

Afetler, Allah’ın ilahi uyarıları

Belki de son yüzyılların en büyük felaketini yaşadık geçtiğimiz Şubat ayında.. Şöyle son yıllara genel olarak baktığımızda dünya ciddi anlamda ciddi sınavlara maruz kalıyor. Nerdeyse son on yılda dünyanın hemen her yerinde çok etkili yangınlar, seller, depremler meydana geldi. Suçu küresel ısınmaya atarsak suç onda kalır. Bugün iklimlerin değişmesi, su rezervlerinin azalması gibi bir çok küresel mesele alanında uzman kişiler tarafından ciddi anlamda değerlendiriliyor.

Şubat ayında yaşadığımız depreme baktığımızda dünya afet tarihinin en büyüklerinden diyebiliriz. Depremin olduğu andan itibaren yapay mı, doğal mı tartışması da konuşuluyor. Bir de ‘yüzyılın afeti’ ifadesini kullandığımız zaman bize hiçbir mesele kalmıyor. Yapaysa devletin sorunu, afetse de dünyanın sorunu deyip çıkıyoruz işin içinden.

Ancak durum tam olarak ta öyle değil aslında

“Kendilerini her yönden kuşatan göğe ve yere bakıp düşünmezler mi? Dilesek onları yerin dibine geçirir veya gökten üzerlerine parçalar düşürürüz. Kuşkusuz bütün bunlarda Allah’a yönelen her kul için alınacak bir ders vardır. (Sebe suresi / 9. ayet)”

Biz yaşadığımız musibetleri komplo ya da afet kavramının içerisine sıkıştırırsak gerçeği ve almamız gereken mesajı maalesef göremeyiz. Elbette bu konular yetkililerce özenle konuşulmalı, araştırılmalı, gerekli tedbirleri alınmalı. Afet kısmı devletleri ilgilendirir, ama musibet kısmı yaratılanları yani biz ilgilendirir.

Allah’ın ‘ol’ dediği, izin verdiği bir hakikat var.  Almamız gereken dersler, ibretler var. Kullar olarak bunu görmeliyiz. “Ayağımız taşa takılsa, hikmetini sorgulamalıyız” öğretisini genel de de anlamak zorundayız.

Yaşadığımız bu musibetler bizlere bir çok şeyi öğretti. Mesela, sahip olduğumuzu düşündüğümüz hiçbir şeyin bize ait olmadığını bir kez daha görmüş olduk. Sonra yarın için giyeceğimiz güzel elbiselerin, güzel planların sahibi Allah’mış bunu öğrendik. Milyonluk evlerimiz, arabalarımız saniyeler içerisinde kayboldu. Ayakkabımızı bile giyemez duruma geldik. Yine normalde anlaşamadığımız, belki dargın kaldığımız, konuşmadığımız insanlarla aynı ateşin başında ısınabildiğimizi öğrendik. Ya da trafikte yol vermek istemediğimiz bir kardeşimizin imdadına sorgusuz sualsiz koşabildiğimizi öğrendik. Bu örnekler istemediğimiz kadar çoğaltılabilir.

Musibetler, başımıza gelen her şey belki de bizim Rabbimize sarılmamız içindir. Peki ne kadar ders alabiliyoruz? Peki O’nun ipine ne kadar sarılabiliyoruz?

Kur’an-ı Kerim’e sımsıkı sarılmaktan başka çaremiz yok. O’nu okumak, anlamak, anlatmaktan başka çaremiz yok. Şüphesiz mülkün, yaratılmış her şeyin sahibi yalnız ve yalnızca Allah’tır. O’nun izni dışında yaprak kımıldamaz, O’nun izni dışında canlı nefes alamaz. O dilerse evlerimize girebilir, o dilerse evlerimizde çıkabiliriz. O dilemezse ayakkabımızı bile giyemeyiz.

Sonsuz affına, merhametine, bağışlamasına muhtaç olduğumuz Rabbimize sımsıkı sarılabilen, musibetlerden ders alan, hayatını O’na göre devam ettiren kullardan olmak dileğiyle..

Ubeydullah GÖKTEKİN

Hep Düşünür Bazen Yazar

10.03.2023