0

Yalnızlığın ve hüznün ilacı

Yalnızlığın ve hüznün ilacı..

Gelin şöyle bir yolculuğa çıkalım, 1400 sene öncesine bir inip gelelim ne dersiniz? Alemlere rahmet olarak gönderilen en sevgilinin Hüzün yılıydı. Amcasını, eşini kaybetmiş, hüznü ve yalnızlığı en doruklarda hissediyordu Allah’ın en sevgilisi. Dememişti Rabbi O’na dünyada hüzün ve yalnızlık yok diye. Aksine örnek bir insan inşa etmek için bir insanın başına gelebilecek her şeyi O’na yaşatıyordu.

Hüzün yılıydı ancak tebliğ hizmetleri devam ediyordu. Bir avuç sahabe ile Allah’ın dinini anlatmak için Mekke’nin 120 km uzağında Taif’e doğru yollara revan olmuştu. Ancak Taif halkı O’nu taşlamış, anlamamıştı, mübarek vücuduna taşlar isabet etmişti. Hatta Cebrail as “İzin ver helak edeyim ey Allah’ın Resulu” demişti ancak Efendimiz (SAV) izin vermemişti. Hüzün ve yalnızlığın zirvesine rağmen “Bilmiyorlar, bilseler yapmazdı” diyerek teslimiyetinden ve tevazusundan vazgeçmemişti.

Hüznü ve yalnızlığı iyice artmış artık dayanılmayacak duygular eşiğindeydi ki bir gece Cebrail As kapısını çalar ve O’na alemlerin Rabbi’nin davetini bildirdi. Kainatın yaratıcısı, kainatın efendisini huzuruna kabul edecekti, tüm yorgunluk ve hüznünü sona erdirecekti. Efendimiz heyecanlıydı, bir yanında yalnızlık ve hüzün diğer yanında vuslat vardı. Cebrail as eşliğinde Efendimiz Mescidi Haram’dan Mescid-i Aksa’ya oradan da Burak atı ile gökkubbeye doğru yola çıkmışlardı. Efendimiz, uzunca bir yolculuktan sonra alemlerin Rabbine kavuşmuştu, buluşmuşlardı. Hüzün ve yalnızlıklar sona ermiş, ferahlık gelmişti. Ferahlığın Rabbi Efendimiz’in hüzünlerini dindirecek “Beş Vakit Namaz”ı hediye etmişti. Artık kıyamete kadar bir mü’minin miracı olacak olan bir namaz hediyesi vardı müslümanların hayatında. Namaz, yorgun ve hüzünlü gönüllerin ilacı olacak, kullarına ferahlık verecek. Miracın ardına gizlenmiş en önemli sır “beş vakit namaz”dı.

Allah, kulunun gönlünü hoş etmiş, serinletmiş, ferahlatmış, dönüşte de bunun ilacını vermişti.

Namaz, Allah’a bağlanmaktır.

Beş vakit namaz, mü’minin Allah’a bağlanma aracı. Tıpki bir wifi ağı gibi Allah ile kulunun arasında ücretsiz, sınırsız ve en hızlı bir bağlantı aracı. Doğru şifrelerle bağlandığında ciddi bir ferahlık aracı, yürekteki yüklerin dökülme aracı. Şöyle de düşünebiliriz, internet alt yapısını bilenler iyi bilir. Namaz, Allah’ın Wi-Fi ağından ip almak demektir. Beş vakit namazı ise sabit ip olarak nitelendirebiliriz.

Namaz, en büyük takipçimiz Rabbimizi geri takip etmektir.
Mesela, günümüzde sosyal medya kullanmayanımız pek azdır. Günümüz insanı çoğu zaman takipçilerine ciddi içerikler üretmek için çalışır, çabalar durur. Bir sabah uyandığımızda sosyal medya hesaplarımızdan bir bildirim gelse “Allah seni takip etti” çok şaşırırız değil mi? 

Hiç şaşırmamak lazım çünkü Allah bizi gerçekten takip ediyor. Bugün sosyal medyalarımızda yaptığımız her paylaşım, takipçilerimiz için içerik üretmek anlamındadır. Kimi zaman yaptıklarımızı göstermek, kimi zamanda kendimizi beğendirmek için kullanırız bu mecraları. Peki ya bizler, en büyük takipçimiz olan Rabbimizi gerçek anlamda takip ediyor muyuz? Ya da O’nun için içerik üretiyor muyuz? Ya da şöyle soralım kendimizi hiç O’na beğendirmeye çalıştık mı’ ya da şöyle soralım ‘Allah bizi en son ne zaman favladı?’ Hangi yaptığımızı beğendi. 

Bugün Rabbimizi geri takip etmek, en büyük takipçimiz için içerik üretmenin başında namaz gelmektedir. Zira Rabbimiz bizi en çok seven, bizi en çok koruyan, bizim en çok iyiliğimizi isteyen en büyük takipçimizdir. 

Namaz, ruhumuzun gıdasıdır.
Bedenimizin doyması gibi ruhumuzun da doymaya ihtiyacı vardır. Ruhumuzun midesi kalptir. Rabbimiz kalbimizin besinini ayetinde “Allah’ı anmak” olarak belirtmiş. Öyle ki Allah’ı anan bir kalbin ritmi düzelir, Allah’ı anan bir kalp, ruhun secdeye gitmesiyle vücut bulur.

Namaz, cehennem ateşini azaltır.

Şöyle düşünelim insan vücudu ortalama 36,5 derece sıcaklıktadır. Vücut sıcaklığı 2 derece yükselse insan hastanelik oluyor. Bu iki derecelik artışa bile dayanamayan insan cehennem ateşine nasıl dayanacak? Namaz, insanın cehennem ateşinin düşürücüsüdür. Ne kadar çok namaz, o kadar az ateş. Rabbim bizleri zerre miktarı bile olsa cehennem ateşinden muhafaza eylesin. 

Namaz her gün alınan yoklamada var yazılmaktır. 

Namaz, günlük yoklamadır. Günde beş defa insanın hizaya gelmesi, balans olmasıdır. Allah kulunu günde beş defa kendini düzenlemesi için fırsat verir. Bugüne kadar yaratılmış olan tüm varlıkların parmak izi birbirinden farklıdır. Şöyle düşünelim, parmak izlerimiz bir QR-kod, secde ise QR-kod okuyucu. Her secdeye vardığımızda bir yoklama alınıyor. İnsan, yoklaması tam olan bu dersten kalır mı hiç? Ya da şöyle düşünelim; öğrencisiniz, hiç bir derse girmiyorsunuz. Sınav vakti geldi ve sınava gireceksiniz ancak hoca sizi hiç bir derste görmedi. Dersi geçmek için hiç bir iddanız yok, sadece dersi geçmek istiyorsunuz. Böyle bir şey mümkün mü? Namaz günde beş defa derse girmek, derste var yazılmaktır. Sınav günü geldiğinde tüm yoklamalarda var yazılan bir kul olarak Rabbimizden rızasını istemek daha kolay olmaz mı? 

Namaz, günde beş kere gelen çağrıya cevap vermektir.

Çok sevdiğiniz biri var, sizi her gün arıyor, ancak siz hiç bir çağrısına dönmüyorsunuz. Ve günün birinde O’na işiniz düştü ve kapısına vardınız, utanıp çekinmez misiniz? Her gün beş defa okunan ezan, Rabbimizin bize kurtuluş davetidir ancak çoğu zaman kulak bile vermiyoruz. Rabbimiz bize her sabah “namaz uykudan hayırlıdır” her gün “Haydin kurtuluşa” diyor ancak biz bunların çoğunu duymazdan geliyoruz. Adeta bunları inkar edercesine!

Namaz, hakka arz makamıdır.
Namaz, kıyam, rüku ve secde olarak üç bölümden oluşur. İlk bölüm yani kıyam Rabbimizin konuştuğu bölümdür ki onları esas duruşta dinleriz. Rabbimiz bize seslenir kıyamla, sözlerini söyler, biz dinleriz. Rüku ve secde bölümü ise Rabbe arz makamıdır, kıyamda dinledikten sonra rüku ve secde de konuşma, dileme sırası biz kullara gelir. Bu aralar serbest ve açıktır. Dile O’ndan ne dilersen. Rabbim istemeyi dinlemenin ardına koymuş, yani yazmayı okumanın ardına koyduğu gibi.. İnsan önce okumalı, dinlemeli, sonra yazmalı istemeli. Zaten rüku ve secdede söylenen Sübhane Rabbiyel ala ve Sübhane Rabbiyel azim, övgüdür. Dileklerin öncesinde Rabbi övmektir. Büyüklüğü tasdiklemek ve istemeye hazırlamaktır kendini.

Namaz, insanın ruhunu ve vücudunu İslam yapan, miracıdır. İnsan’ın tek sahibi olan Rabbi ile buluşmasıdır. Günde beş defa Rabbe yönelmek, O’na bağlanmak, O’na kulluğunu ispat etmektir. 

Namaz, insana istikamet çizen hayat düzenidir. İnsanın hayatını düzene koyar. İnsanın hayatını günlük beş bölümde dizayn eder. İnsan işlerine göre namazı göre değilde, namaza göre işlerini ayarladığında daha ideal bir yaşam düzenine kavuşmuş olacaktır. Namaz, insanın Allah’ın rızasına olan istikametine emin adımlarla yol almasını sağlar. İnsanların yorduklarını tamir eder. Dünya hayatınında ruhun çektiği çileyi, hüznü hafifletir. 

Namaz, Peygamber Efendimiz Sav’in göz bebeğim dediği gözümüzün nuru, insanın kazanabileceği en güzel alışkanlık, biriktirebileceği en güzel birikimdir. Günü, vadesi geldiğinde cenneti kazandıran en güzel birikim aracıdır.

Namaz bizi çağırıyor, bizi ateşten korumak, Rabbimize içerik üretmek, O’nun tarafından beğenilmek, kaplerimizin huzur bulması, günlük alınan yoklamalara var yazılmak için bizi çağırıyor.
Öyle ki kurtuluşun en büyük çağrısı olan namaza kulak vermek bu nimetleri bizlere veren Rabbimize en büyük borcumuzdur. Rabbimizin, bizim kıldığımız hiç bir namaza ihtiyacı yoktur. Efendisinin, peygamberinin, en çok sevdiği kulunun hüznünü ve yalnızlığını Beş vakit namazla geçiren Rabbimiz bizlerinde hüzünlerini ve yalnızlığının geçmesini, dünya ve ahirette mutlak huzuru beş vakit namazın içine gizlemiştir. 

Pandemi döneminde “Salgını yenmenin en önemli çözümü toplumsal bağışıklık kazanmaktır” düsturundaki gibi Toplumsal olarak namaza bağışıklık kazanmadığımız sürece toplumsal olarak yalnız hissetmeye devam edeceğiz. 

Rabbim bizleri namazın lezzetini anlayan, çevresinde namazı konuşan, namaz gündemli kullarından eylesin. Vaktin içine namazı sıkıştıran değil namazların arasına işlerini yerleştiren, namazı yük olarak değil yük alan bir dinlendirici olarak görenlerden eylesin. 

Ubeydullah Göktekin
Hep Düşünür Bazen Yazar
29.10.2023

Not : Bu yazı ve önceki yazılarla ilgili düşüncelerinizi Anı Defteri‘mizde paylaşabilirsiniz..