Geçen hafta Yeşilay Temsilciği olarak Ege-Akdeniz Gezisine gitmiştim. Gezi güzergahında Eskişehir, Bursa, İzmir, Aydın Antalya, Konya ve Nevşehir gibi iller vardı. Türkiye’nin bir çok şehrini gezmiş birisi olarak ilk kez Ege ve Akdeniz kıyılarında ki illere gitmiştim. Yaradan memleketimin her tarafını o kadar güzel yaratmış ki şükretmemek elde değil. Zaten seyahat sebeplerimizden birisi de yeryüzünü gezmek ile ilgili o yüce düsturdu.
Eskişehir çok güzel bir şehir doğrusu. Ben şahsen belediyesinin çalışmalarını takdir ettim. Görüşü, düşüncesi, ideolojisi ne olursa olsun Eskişehir’e hizmet edilmiş. Bursa zaten tartışılmaz bir şehir. Milli ve manevi havayı teneffüs etmek hiçte zor değil.
Ancak İzmir ve Aydın civarı beni adeta hayal kırıklığına uğrattı. İzmir’li ve Aydın’lı kardeşlerimiz beni yanlış anlamasınlar çok güzel bir şehirleri var.
Kuşadası Öğretmenevi’nde bir gece konaklamak için Kuşadası’na gecenin ilerleyen saatlerinde giriş yaptık.
Kuşadası Öğretmenevi…
Daha öğretmenevine girdiğimiz ilk dakikalarda o itici havayı teneffüs ettik. Gecenin bir yarısında oturan Resepsiyon görevlisi son derece ilgisiz davranışlarıyla binlerce km uzaklıktan gelen misafirlerinin antipatisini toplamayı başarmıştı. O çok önemli değilde, kendisine yatsı namazı kılmak için mescidi sorduğumuzda koskoca öğretmenevin de bir mescidin bulunmaması, bırakın mescidi namaz kılacak bir seccade bile olmaması içler acısıydı, daha acısını söyleyeyim mi? Kıbleyi sorduğumuzda onu da bilemedi ve hemen öğretmenevinin arka sokağında bir camii olduğunu söyledi, orada kılabileceğimizi çok bilmişcesine söyledi.
Bakın çok daha acısını söyleyeyim!
Sonra bir grup arkadaşımla o camiyi bulmak üzere yola dışarı çıktık ve biraz tur attık Kuşadası’nda, Ancak o resepsiyon görevlisi arkadaşın tarif ettiği Camii tadilattaydı ve belki de aylardır kapalıydı. Şehrin her yerinde gece klupleri, türkü barlar vardı.
Gecenin ilerleyen saatlerinde Kuşadasında tur atarken şöyle bir genel izlenimde bulundum. Dikkatimi sokaklardaki tabelalarda neredeyse hiç türkçe isim bulunmamayışı ve o TC. TC. diye inleyen sözde vatanseverlerin bol miktarda bulunduğu memlekette Türk Bayrağının çok az olması, Hatta bir o gece bir tane gördük, sanırım Kültür Turizm Müdürlüğü olsa gerek ya da başka bir Turizm Kurumu, onunda önünde dikili olan bayrağın ucunda yıpranmıştı…
Kuşadası Öğretmenevine gecenin ilerleyen saatlerinde girdik ve odamızda yere çarşaf sererek zar zor kıbleyi bulduktan sonra namaz kıldık ve ıstırahata çekildik. Sabah kahvaltısının ardından arkadaşımla resepsiyona hesap öderken bir başka ilginç tiple karşılaştık. Ve orada bulunan kadın resepsiyon görevlisine tek bir soru sordum “Burası Yunanistan’a mı bağlı”.. Resepsiyon görevlisi bu sorudan rahatsız olduğunu gösterir bir şekilde sessiz kaldı.
Uzun lafın kısası bu bölgeler için birşeyler yapılmalı, biz doğuda ki sözde sorunlarla uğraşırken batıyı kaybetmenin eşiğine gelmişiz.
Üzülerek ifade ediyorum; Milli ve manevi değerlerin neredeyse yerlerde olduğu Kuşadası’nda “Çanakkele Geçilmiş” malesef…:(
Yazınızı okudum. Aklıma iki tane soru geldi. Almışsın eline klavyeyi her yönüyle özgür düşünen ve hakkı ile çalışan kişilere ( sizin cemaat tabiri ile SİZDEN OLMAYANLARA) laf söylemişsin.
Peki sende bu sorulara cevap ver ?
1. Madem siz müslümansın ve cemaat olarak milletten topladığınız bağışlarla geziye gitmişsiniz hiç birinizde mi yok seccade ? Hiç biriniz mi bilmiyor mu kıble’ nin hangi yönler olacağını ? Gerçek müslüman bilir kıblenin yönlerini..
2. Madem gerçek müslüman sizsiniz, dernek adı altında topladığınız bağışlarla ülkenin her yerine geziler düzenleyip, gününüzü gün etmeniz ne kadar doğru ?
Klavyeyi elinin altına alıp, sağa sola laf söyleyeceğinize önce özgür düşünün, kendi emeğinizle kazandıklarınızla gezin, bu bizden bu değil ayrımı yapmamayı ve en önemlisi insanları dinlerine göre ayırmayıp, herkese saygı duymasını öğrenin. Sonra biz müslümanız diyin. Kul hakkı yiyip sağa sola giydirmekle müslüman olunmuyor…
( Tabi bu yazılan yorumuda yayınlamaya ne kadar yanaşırsın oda süpheli.. Doğrular sizin gibi cemaatcilerin hoşuna gitmez… )
Merhaba Beyefendi;
Yorumunuzu yayınlıyorum, hem de hiç çekinmeden. Biz biliriz ki, abdestinden şüphesi olmayanın namazından şüphesi olmaz.
1) Burada söz konusu bizim yanımızda seccade olup olmaması ve kıbleyi bilip bilmememiz değildir, Bizler kıbleyide bilir, seccade de temin eder namazlarımızı kılarız elbette. Ki öyle yaptık. Siz sanıyor musunuz ki seccade ve kıble bilinmiyor diye bir mümin namaz kılmaz.
2) Dernek adı altına bağışlarla para toplayıp geziler düzenliyorsunuz diyorsunuz. Allah’tan korkun diyorum. Bizleri tanıyan arkadaşlar iyi bilirler ki gezi ücretlerini verirler yola girerler. Ve her bir kuruşun hesabı vardır.
ve son olarak biz herkesin özgürlüğüne destekçiyiz. Kimseye bir söz söylediğimiz yok. Ama atalarımızın, ecdadımızın uğruna savaştığı topraklarda bunların olmaması koca bir eksikliktir. Yoksa herkes dilediği yerde dilediği hayatı yaşamakla özgürdür. Ama unutmamak gerekir ki her nefesin bir hesabı vardır. Benim Kuşadası’nda yaşayan hiç kimseye bir sözüm yok olamazda, oradaki tüm vatandaşlara saygımız sonsuzdur.
Adınızı Mehmet yazmışsınız… Adınızın Mehmet olduğuna inanmıyorum ancak adınız gerçekten Mehmet ise adınızı taşıdığınız o kutlu Peygamber’den utanın ve iftira atmayın…