Eğer cesaretimiz varsa Resulullah’ın aynasından kendimizi bir görelim:
Bir, Resulullah Hz. Aişe’nin tabiriyle “yürüyen bir Kuran’dı”, biz duran bir kütle, donmuş bir nehir, gelmeyen bir geleneğiz.
İki; Resulullah’ın kendisine dair en büyük vurgusu ‘insan olmak’ vurgusuydu, her fırsatta ‘ben de sizin gibi bir insanım’ diyerek müşriklerin olağanüstü insan kalıplarının dışında durmuştur. Zira peygamberimiz olağan insandı. Bize gelince, biz o olağanı henüz yakalayamadığımızdan sahip olduklarımızla mucizeler yaratmak peşindeyiz. Mülkiyetle insanüstü olmaya çalışan ne çok insan var yaşadığımız çağda.
Üç; Üzerimizdeki külfeti ve meşakkati çoğaltmak için değil, ağırlıklarımızı hafifletmek için gelmiştir. Varlığı muştu ve rahmettir. “Sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir üstünüze titrer, müminlere gayet merhametli ve şefkatlidir.” (9 Tevbe 128). Onun sünnetini takip etmiş olsaydık, onun gibi davranırdık. Ama heyhat! Müminler birbirlerinin sıkıntısını kaldırmak ve azaltmak yerine birbirlerinin sırtına yeni sıkıntılar yüklüyorlar desem sanırım abartmış olmam. Birbirimize karşı sevgisizlikten daha büyük sıkıntı mı vardır?
Dört; ‘Allah sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz. Lakin kalplerinize ve amellerinize bakar.” diyen Resul kabuğa değil öze işaret ediyor. Ne gariptir ki halen kabuk takdis edilip öz çekmecelerde saklanıyor. Parmağın işaret ettiği yere değil parmağın kendisine bakıyoruz. Resulullah’ın sakalı ve elbisesi örnek ahlakı ve timsal hayatından daha çok ilgi görüyor.
Beş; Resulullah’ın ömrü doğruluk ve dürüstlük mücadelesidir. Ömrünü bu yolda mücadeleyle geçirmiştir. Onu ihtiyarlatan saiklerle bizi yaşlandıran sebepler hiç ama hiç uyuşmuyor. O “Beni Hud suresi ihtiyarlattı” diyordu. ‘Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” ayetine vurgu yaparak.
İçimizde dürüstlük uğruna saçını sakalını ağartmış kaç kişi var acaba?
Resulullah’la aramızdaki fasılayı kapatmak istiyorsak onun tırmandığı sarp yokuşu tırmanmak, onun Kuran’ı anlama sünnetine harfiyen riayet etmemiz gerekiyor.
Hüseyin Akın
Son Yorumlar