0

Yük olmak mı, yük almak mı?

Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım,
Sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz!


İnsan hayatı boyunca bir çok rolle başkalarının hayatında olur. Bazen bir insan bir insanın hayatında başka olur, bazen de bir başka kalır. Ama hep olur, başka insanın hayatında.

Şöyle tanıdığımız, hayatında olduğumuz insanlara bir bakalım, hangi rol ve statülerle kimlerin hayatındayız. Ya da kimler hangi rol ve statülerle bizim hayatımızda. Zaten zor bir dünyada yaşıyoruz. Hayatımız onlarca olumsuzluklara rağmen ilerliyor. Ve çoğu zaman sığınacak limanlar arıyoruz, hayatımızda liman olacak insanlara. Arkadaşlıklarımız, dostluklarımız aslında her biri bir limandır. Kiminden yük alır, kimine yük veririz.

Hayatımızın limanında kimlere yük oluyoruz, kimlerden yük alıyoruz? Yada bir başka bakışla kim hayatımıza yük oluyor, kim yükümüzü alıyor? Düşünmek, farkına varmak gerek, tükeniyor muyuz, tüketiyor muyuz?

Yük olan değil, yük alan olmalıyız belki de. Belki de muhabbet eksikliğimiz bundandır. Hayatını bize liman yaparak bize sığınan insanların yükünü almalıyız. Belki de bir fırtınadan sonra gelmiştir sana. Bir de siz yük olmayın, derdini dinleyin, çare olun. Eğer iyi bir liman sahibi olursak, açık denizlere açıldığımızda sığınacağımız limanlar da bizim yükümüzü alır.

Aslında yaşam da öyle değil midir?

Samimiyet ve empati değil midir? Bu iki ölçü insanı önce güzel bir kul, sonra etrafında sevilen, sayılan önemli bir kişi haline getirir. Bugün baş ağrılarımızın, umutsuzluklarımızın, mutsuzluklarımızın bir çoğu empati yapamamak ve samimi olamamaktan öte gelir. Mesela en son hangi iletişimimiz empati ve samimiyetle oldu. Bazen severek, bazen de sevmeyerek yük oluyoruz insanlara. Yük olurken de kendimize yük oluyoruz aslında. Çünkü bu etkileşim karşı tarafı yorduğu kadar kendimizi de aynı şekilde yoruyor. Hangi rol ve sıfatla sevdiklerimizin hayatında olursak olalım, bu roller onların sahipleri olduğumuz anlamına gelmemektedir. Çünkü gönül Allah’ın evidir. İncitmemek, kırmamak lazım, çok sevmemiz, sıfatlarımız, kankalıklarımız sevdiklerimize istediğimiz gibi davranacağımız anlamına gelmiyor.

Bizler “gönüller yapmaya geldik” diyen medeniyetin evlatlarıyız. Biz, ‘bireyselcilik’ anlayışıyla “önce sen, sen önemlisin, önce senin mutluluğun, senin çıkarın..” anlayışıyla hayatı dayatan bir sistemin içerisinde yaşıyoruz. Ancak tüm yaşantısıyla bize örnek olan sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed(SAV)’in hayatında bireyselciliği değil, ümmetçiliği görüyoruz. Efendimiz (SAV)’nin hayatının her aşamasında gönül kırmamayı, gönül almayı, empatiyi, samimiyeti, iyiliği görüyoruz. Öyle ki kendisine yapılan tüm kötülüklerde bile kötü davranmadığı “bilmiyorlardı, bilseler yapmazlardı” diyerek dua ettiğini okuyoruz.

“Îmân etmedikçe Cennet’e giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de tam îmân etmiş olmazsınız. Size bir şey söyleyeyim ki onu yaptığınız takdirde birbirinizi seversiniz: Aranızda selâmı yayınız.” Hz. Muhammed (SAV)

Yük aldıkça, yükümüz alınacak, yükümüz alındıkça rahatlayacağız ve yükümüzü alanı seveceğiz. Biz sevdikçe başkalarının yükünü alacak, aldığımız yükün sahibi bizi sevecek. Sevgi böyle bir şeydir, karşılıklı verilen-alınan, ruhu doğrudan etkileyen, insanı iyi eden, şifa veren en güzel duygudur.

Yükümüzü alan bir detaydan daha bahsedecek olursak, tüm yorgunlukların ardından yükümüzü alacak en güzel eylem namazdır. Her ne kadar bazıları namazı bir yük olarak görse de namaz; Allah’ın kullarına yükünü alması için verdiği bir ikramdır. Eğer namazı iyi okur ve anlarsak namazın, bir dua olduğunu, Allah’ın huzurunda bir duruş olduğu, günde beş defa kulu dizayn eden, sıfırlayan, mü’minin miracı olarak bilinen çok tatlı bir ibadettir. Kılanın yük olarak görmediği sürece yükünü alan müthiş bir ferahlık aracıdır.

Sevdiklerimizin yükünü alan, yükümüzü namazla ferahlatan, sevdiklerimizin hayatında bir başka olduğumuz, onlara sevmelerimizle yük olmayan muhabbetlerde buluşmak dileğiyle. Tüm sevmeleri bize veren, tüm sevmelerle bize sevdayı hatırlatan sevdamızın Rabbine hamd olsun.

20.07.2022

Hep Düşünür Bazen Yazar