Kudüs, Sahabenin aşkı, Hz. Ömer’in sevdası, Efendimiz SAV’in rüyası…
Bugün Kudüs meselesini anlamak için önce Kudüs’ün bizim açımızdan değerini iyi anlamak gerekiyor. Kudüs’ü sadece bir coğrafya olarak anlamak, duygusal reaksiyonlar göstermek ya da siyasi düşünmek anlamamız için asla yeterli değildir. Çünkü coğrafya olarak düşünürsek, benzer hadiseler bir çok coğrafyada yaşanıyor, yine duygusal ölçüde düşündüğümüz zaman da aynı durum ile karşı karşıya kalabiliyoruz. Yine siyasi düşünüldüğün de günün siyasal yapısına göre hareket edilebilir. Kudüs’ü bunların dışında bir değer ve sorumluluk olarak görmek gerekiyor. Ne diyor şair Cahit Zarifoğlu “Kudüs bir sınav kağıdı, her Müslümanın önünde…”
Kudüs, üç kutsal mabetten biri. Mescid-i Aksa’yı, Zeytin Dağı’nı içinde barındıran tevhid mücadelesinin başkenti olan aziz şehir. Kur’an- ı Kerim’de adı geçen 28 peygamberden 20’sinin hatırasının olduğu tevhidin izlerini taşıyan şehir.
Yüzlerce kez vahye muhatap olan peygamberlerin, tevhid mücadelesinin hiç bitmediği ve kıyamete kadar süreceği İslam’ın şehri.
Kudüs’ün bizler için önemi Efendimiz Hz. Muhammed (SAV) öncesi dönemden geldiği gibi Peygamber Efendimiz’in de rüyası olan göz bebeği bir şehirdir. Müslümanların ilk kıblesidir. Hatta Efendimiz (SAV) Mekke’de kıbleye dönerken Hacerü’l-esved taşını karşısına alıyordu, ki Mescidi Haram ve Hacerü’l-esved taşı Mescid-i Aksa doğrusu üzerindeydi.
Mescid-i Aksa’yı değerli kılan, bizim için önemli kılan üzerindeki Kubbetüs Sahra ya da Kıble Mescidi gibi üzerindeki yapılar değil, 142 bin m2 alana hakim olan mekanın ruhudur. Bunu çok iyi anlamak gerekiyor. Üzerindeki yapılar zarar görebilir, yıkılabilir, ki bugün Kâbe kaç kez yıkılmış, yeniden inşa edilmiştir. Bizler için mekanlara değer katan şey üstündeki yapı değil, altındaki manadır.
Dinimizde 3 Mescid (Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevi, Mescid-i Aksa), 3 şehir (Mekke, Medine, Kudüs), 3 dağ (Hira, Uhud, Zeytindağı) 3 mesajı var. Mekke Kur’an der. Medine sünnet der. Kudüs ise cihad der. Bu sebepledir ki Kudüs’te kıyamete kadar tevhid mücadelesi sürecek, Müslümanların en büyük imtihanı olmaya devam edecektir.
Kudüs, Peygamber Efendimiz SAV’in İsra’sının menzili, Miracının ise ilk durağıdır. Efendimiz SAV Miraç olayında ilk Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya geliyor ve orada “Gönderilen tüm elçilerin imamı” sıfatıyla 124 bin civarı peygambere namaz kıldırıyor. Ardından Miraç olayı başlıyor.
Kudüs Peygamber Efendimizden sonra Hz. Ömer’in sevdası olmuştur, ilk O’nun döneminde fethedilmiştir. Hz. Ömer o meşhur “Kudüs, Mekke’dir” sözünü ganimet isteyen askerlere karşı söylemiştir.
Sözün özünü özetleyecek olursak Kudüs yani Mescid-i Aksa’yı anlamak, savunmak tam anlamıyla cihattır yani dinin zirvesidir. Bugünkü anlamda cihat, İslam ile insan arasında engeli kaldırmaktır.
Bugün Kudüs, İslam’dır, İslam’ın ta kendisidir. Kudüs’ü savunmak Kudüs’le aramızdaki engeli kaldırmak demektir. Efendimiz SAV ibadet amacıyla ziyaret edilecek üç mescitten birini Mescid-i Aksa olarak işaret etmiştir. Buradan da anlaşıldığı gibi Müslümanlar nasıl ki Mescid-i Haram-ı, Mescid-i Nebevi’yi ziyaret ettiği gibi Mescid-i Aksa’yı da ziyaret etmesini istiyor.
Kudüs sevdadır, rüyadır, üzerine düşler kurulması gereken, kavuşulması gereken bir hakikattir. Her Müslüman gencin hayalinde olması gereken, Müslümanın sınav kağıdıdır. O sınav kağıdını iyi doldurmak gerekir. Mescid-i Aksa’yı sevmek, O’nu anlamak O’nu bilmek sınava şahitlik etmek demektir. Kudüs’ü sevmek demek, O’na kavuşma arzusu ile yanıp tutuşmak demek. O müjdelerin şehrinin İslam’ın olması için çabalamak demek.
Sözlerimi “Kudüs, en büyük ızdırabım” diyen Selahattin Eyyubi’nin sözleri ile son vermek istiyorum “Zafer, herkes yatarken ayakta olan insanın elde edebileceği bir şeydir.”
Zafer, inananlarındır, Zafer Allah’ındır.
Hep Düşünür Bazen Yazar
23.10.2022
Son Yorumlar